Ulus da tıpkı aile gibi, önce kendi çıkarlarını düşünür. Bunun gündelik hayattaki karşılığı da, başka ulusların aleyhine olacak biçimde düşünmek ve davranmaktır. Beğensek de beğenmesek de ulus budur. Kürtler dışında bunun aksini iddia eden hiçbir ulus yoktur.
Ulus olup da, “ulus devlet kötülüktür” diyen başka bir ulus da yeryüzünde mevcut değildir. Esasen Kürtlerin söyleminden hareket edecek olursak, artık Kürtleri ulus olarak da tanımlamak gerekir. Neyse ki sömürgecilerin ısrarlı tutumu Kürtleri istemeseler de ulus gibi davranmak zorunda bırakıyor. Bir bakıma zoraki anti sömürgeciliktir bu.”
Evet, uluslar “insanlığın kurtarıcısı” olmadıkları gibi, sosyalizm, anarşizm, kadınların kurtuluşu ve ekolojist bir toplum için de mücadele etmezler; zira bu mücadelelerin her birinin öznesi/özneleri farklıdır. Ulus, bir tek ulusal çıkarların öznesidir. Ne fazla, ne de az.
Bunun aksini düşünmek hem ulusal olanın tasfiyesine hem de sosyalizm, anarşizm, feminizm gibi kurtuluşçu önermelerin sulandırılarak eksen kaymasına uğratılmasına hizmet eder.
Mesela son yıllarda Kürt olmakla solcu, feminist, ekolojist olmak bir ve aynı anılır oldu. Haliyle de Kürtler kendilerini “insanlık hareketi” olarak görmeye eğilim gösterir oldular.
Geçmişte de Alevi ya da Dersimli olmaktan bunlar anlaşılırdı. Bu gayri siyasi kavrayıştan kurtulmak gerekir. Kürt, Kürt’tür, Kürt olmanın ölçüsü de, Kürt ulusunun siyasi bağımsızlığından yana olmak, onun devlet kurma hakkını savunmaktır. Başka bir dünya kurmak için mücadele edecek olan uluslar değil, başka öznelerdir.
