Demokrasi, özgürlük demek değildir. Demokrasi, eşitlik değildir. Demokrasi, herkes için eşit adalet değildir. Demokrasi; eşit söz söyleme hakkı, eşit imkân, eşit örgütlenme imkânı, eşit temsil değildir. Nedense demokrasi denildiğinde genellikle bunlar akla gelir. Bunlar yok ise demokrasi de yok ya da eksik bilinir. Zira demokrasi kavramı bunlarla özdeş sayılır.
Bu bir yanılsamadır. Yanılsamadır, çünkü demokrasinin bunlarla alakası yoktur. Demokraside eşitlik yoktur, herkes satın alabildiği kadar hakka ve imkâna sahiptir. Demokrasilerde herkes gücü oranında temsil edilir. Bu, ilk demokrasi deneyiminin ortaya çıktığı Atina’da da böyleydi, bugün de böyledir.
Örneğin Antik Atina’da “halkın” yönetimde temsil hakkı vardı ama o vakitler “halk” olarak adlandırılanlar sadece soylular, mülk ve köle sahipleriydi.
Kadınlar, yoksullar, köleler ve Atinalı olmayanlar halktan sayılmazdı. Zamanla “halk” olgusuna meslek sahipleri, işçiler, köylüler, kadınlar dâhil edildi ve bu kesimlerin de yönetimde dolaylı temsil hakkı oluştu ama “herkesin gücü oranında temsil edilmesi” ilkesi aynı kaldı. Tıpkı antik Atina’da olduğu gibi, bugün de herkes eşit değil, gücü oranında temsil hakkına sahiptir.
Demokrasilerde herkes gücünün çapına göre örgütlenme hakkına sahiptir. Yani hiçbir bakımdan bir eşitlik yoktur. Bilakis, güçlü olanın lehine olan bir eşitsizlik mevcuttur.
Demokrasiyi diğer yönetim biçimlerinden, rejimlerden ayıran en önemli yan ise şudur: Demokrasilerde devlet ve sermaye adına suç işlemek için oluşturulmak istenen yasama ve yürütme gücü (meclis, hükümet) bizzat kurbanlara onaylatılarak meşruiyet kazanır.
